16 Ekim 2012 Salı
ÖĞRENDİKLERİMDEN YAŞAYACAĞIM ÇOK ŞEY VAR
HARİKASIN
HARİKASIN… Evet harika… Bir danışanım dedi ki … bir arkadaşım aslında hiç harika olmaması gerekir, özel durumunu biliyorum, mali durumunu biliyorum fakat kim sorarsa HARİKAYIM diyor, bu da bana çok suni geliyor, inanmıyorum ve anlamsız buluyorum…çünkü harika bir durumu yok!. Biliyor musun çok sevdiğim bir insan dün ameliyata girdi ve tam 14 saat süren bir ameliyat ile karaciğer nakli yapıldı hem de oğlundan nakil yapıldı, düşünebiliyor musun o eşin ruh halini, iki sevdiği insan ikisi de aynı hastanede biri şu an yoğun bakımda diğeri hasta odasında… o eş de maskeyle kapı arkasında…Biliyor musun o eş şu anda durumu öyle olmasına rağmen HARİKA, çünkü baba oğul dokular uyuştu ve çok şükür ki böyle bir nakili yapacak hastahanelerimiz var. Yani harika olması için birçok sebep var, tüm olumsuzluklara rağmen, ne desin kahredip isyan edip otursun mu? Güzel tarafını görüp harika hissetmesi için o kadar çok sebep var ki.. O arkadaşın da hangi derdi olursa olsun belki HARİKAYIM diyince o kadar derde rağmen kendisini bu şekilde bir afirmasyonla harika hissediyor.Lütfen suni olarak görme, insanları olduğu halleriyle olduğu gibi kabul etmeliyiz, bırak harikayım diyorsa harikayım diyerek kendisini HARİKA hissetsin. iletişimde önemli olan en önce insanın kendisini tam ve bütün olarak kabul etmesi ki ondan sonra diğer ilişkide olduğu insanları tam olarak kabul etsin, yargılamadan sevgiyle baksın…. Biliyor musun sen de yaşıyorum dediğin bütün olumsuzluklara rağmen çok harikasın., çünkü; sağlıklısın, güzelsin, bir mesleğin var, muhtaç değilsin , … daha neler neler … Şimdi soruyorum sana varolan değerlerinin ve sahip olduklarının farkına varıp şükredip HARİKA mı olmalısın? Yoksa HARİKA olmamak için olumsuzlukları mı sıralamalısın? Seçim senin haydi seç…. Her insan seçimini yaşıyor….bunu bil ve yaşa….HARİKA bir yaşam yaratmak senin elinde… |
ÖZGÜRLEŞMEK
DİNLENİLMEK İSTİYORUZ
3,33,103 de olsak DİNLENİLMEK İSTİYORUZ… Ofisten içeri girdim bekleme salonunda bir küçük kız, alışılmışın dışında.Küçük sadece 3 yaşında, yani 36 aylık … henüz sadece 36 ay geçmiş bu dünyasında…İsmi Fatma, annesi ve babası abisi ile birlikte koçluk seansına girmişler, sekreter arkadaşım küçük Fatma’yı oyalamaya uğraşıyor, bir diğer taraftan bizim görevli hanım, ikisi birden çocukla ilgileniyor , masada bir boya kalemi ve boyanacak kağıtlar konulmuş ama masada duruyorlar. Fatma hareketli, oradan oraya kaçarak , birilerinin onunla ilgilenmesini istiyor ve o birileri sürekli ilgileniyor…Oysa o değişik bir ilgi, bununla beraber anlaşılmayı bekliyor.Yanına gittim eğildim ve elini tuttum hadi benim odama geçelim dedim ve ona değer verip masamın yanına bir sandalye çektim, burası senin masan olsun dedim, boya kalemi ve kağıt verdim ve bir şeyler çizmesini söyledim, o onu çizmeye çalışırken ben bilgisayarımı açayım dedim…dikkatle beni dinledi bana izin verdi ve makinamı açtım… bir yandan bana bakıyor bir yandan çizmeye çalışıyordu. Ben işime başladım birlikte yan yana biraz çalıştık ve biraz sonra sıkıldı ve dışarı koridora gitmek istedi, izin verdim 10 dakika sonra tekrar yanıma geldi oturdu, bende İstanbul’ dan bir arkadaşımla skype üzerinden görüşme yapacaktım bağlantı denemesi yaparken onu ekranda gördü ve sanki daha önce babaannesiyle konuşmuş gibi bana bir şeyler anlatmaya çalıştı, onu onaylayarak dinledim anlamaya çalıştım.Ona şöyle söyledim, ama direk gözlerinin içine bakarak ve göz hizasına inerek , bana izin ver çalışmam gerekiyor daha sonra seninle tekrar çalışacağız şimdi koridordaki ablanın yanına gider misin dedim ve sanki kocaman bir insan edasıyla tamam dedi ve gitti.Şimdi sorarım size…. Yaşam Koçluğu almaya gelen ailenin en küçük ferdi Fatma, içerde bana ve dışarda diğer arkadaşlara neden değişik hareketler sergiledi?Söyleyeyim önce hırçındı oradan oraya koşan yaramazlıkla ilgi çekmeye çalışan tipik yaramaz çocuktu, sonra ona değer veren onunla açık açık konuşan ve onu dinleyen, adam yerine koyup masada yer gösteren birisi vardı ve ondan bir şey rica ediyordu…. O da anlayabiliyordu ve kendisinden istenileni yapabiliyordu…. Fakat öncekiler onun yaramazlığa şartlı küçük bir çocuk olarak kodladıkları ve onu bekledikleri için o da onların istediğini yaptı…. Çünkü beklenilen oydu….İşte koçluk böyle bir şey… 3,33,103 yaşında da olsa insan , insandır ve herkesin dinlenilmeye ve gözlerinin içine bakılıp sen değerlisin denilmeye ihtiyacı vardır.Oysa insanlar insanlara değer vermedikleri ve ön yargılarla baştan kodladıkları için, ne kodladılarsa onu yaşıyorlar…Yaşam Koçluğunun amacı; insanları dinlemek , onlara objektif olarak ayna tutmak ve gitmek istedikleri hedefe giderken onlara eşlik ederek güçlü sorularla potansiyellerini ortaya çıkarmak.Bazı kişiler doğal koçtur ve bizi çok iyi dinlerler, onların yanında kendimizi ferahlamış gibi hissederiz, çünkü boşalması gereken yük gibidir boşalmayan duygu birikimleri ve ne yapacağını bilememenin verdiği kararsızlıklar.Doğru ilişkiler kurabilmek ve hedefe odaklı çalışmak için kişi önce kendisine koçluk yapmayı öğrenmeli , bu öğrendiklerini hayata geçirdikten sonra istiyorsa profesyonel dokunuşlarla etrafına faydalı olabilir.Evet sihirli değnektir KOÇLUK YAKLAŞIMI… kişiye kendini keşfettiren bir değnek…En büyük dileğim bu yaklaşımın bütün insanlara yayılması …Sevgimle, |
FARK ETMEK
FARKETMEK
Yani FARK ETMET
Yani FARKINA VARMAK
Yani hissetmek, görerek, tadarak, duyarak, koklayarak ya da dokunarak onu yaşamak o andaki ona bir değer yükleyerek…
Aslında her şey hissettiğimizden ibaret değil mi? Her şey bizim ona verdiğimiz değer ve yüklediğimiz anlam değil mi?
Nedir bu aynı olma ihtiyacı hislerde ve duygularda aynı hissi yakalamak mümkün mü?
Tabii ki değil, değerler farklı, yargılar farklı, bilgiler farklı, aynı anda bir olaya 2 kişi baksa bile baktığı yerden dolayı bakış açıları farklı.
O halde …
Sevginin ve hazzın derecesi neden aynı olsun ki? Nedir bu yarış, seni seviyorumlar, aşkım, balım , canımlar…Ben seni sana yüklediğim değer kadar seviyorken sen beni senin baktığın yerden, senin yüklediğin değer kadar seversin…
Anlam veremem hiç… sensiz yapamam , ölürüm biterim..lere
Hayır efendim, bal gibi de yaparsın, yapacaksın da istediğin kadar yapamam de…asıl bensiz yapamazsan ben seni istemem yanımda.
Aslında yapamadığın ne biliyor musun? Kendine yetmek, hani şu mavi patik pembe patik olayı var ya, hani sana hep söylendi ya… sen kızsın yapamazsın, sen erkeksin yapamazsın… hayır herkes her şeyi bal gibi de yapar. Yapmalı da yaşayabilmeli, kendi ayakları üzerinde hiç kimse olmadan hayatını idame ettirebilmeli…
Ondan sonra beni ben olduğum için seversin ayrı konu… o zaman bilirim ki bana ihtiyaçtan değil , sevgiden yaklaşırsın, bana çıkardan değil, muhabbetten yaklaşırsın, yani tüm iyi niyetinle beni ben olduğum için benim yanımda maske takma ihtiyacı duymayacağın için ve beni gerçekten seveceğin için yanında istersin… bak işte o zaman ben de kendi kendine mutlu olan ama beni sevdiği için yanımda olan seni bak nasıl severim.
İşte sevgi bu, aşk bu… hiçbir ihtiyacım yokken kendime yetebiliyorken , yanında kendim olabiliyorsam bana ben olmama, tüm benliğimle tüm duygularımı serbestçe yaşamama izin veriyorsan ben varım, hayat var, aşk var muhabbet var. Yoksa çoook bensiz kalırsın…Sevgisiz de çok ağlarsın.
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)