9 Şubat 2015 Pazartesi

Bir Yağmur Öyküsü

Kendimle konuşuyor, ayağıma takılan yaprakları  ezmekten korkarcasına, ürkek ürkek ayak basışlarımla gidiyordum sanki yalnızlığıma…
Her bir adımım daha yaklaştırıyordu beni sanki hüznüme…etraf sakin, bulutlar kapkara , hava dingin ama yorgun,aktı akacak sanki …yağmur mu? Gözyaşlarım mı? Yarış ediyorlardı dökülmeye biri üstüme biri yüzüme akacaktı , akıtacaktı benden beni…bana da her yerde gördüğüm seni…
Hava her karardığında bir kasvet sarardı şehri sanki, el ayak çekilir, havaya değişik bir koku yayılırdı, üşürdü ellerim, aynı yüreğim gibi, oysa birçok kez ıslanmıştım üstümden…birçok kez ıslanmıştı gözlerim de içimden…
Yağmur  pıt pıt düşmeye başladı yerlere, o düştükçe içimden de boşalmak istiyordu yılların biriken yağmurları…yok dedim, bu sefer kaçmayacağım ne içimdeki yağmurdan, ne de dışımdakinden…
Açtım saçlarımı , sımsıkıydı yüreğim, kaskatı olmuş, büzülmüş, sıkılmış acıyordu, bırakıyorum dedim seni de özgür bırakıyorum yüreğim , ıslan gökyüzünden , ıslat gözlerini de içinden.Yağmurun her damlası okşuyordu saçlarımı, yüzümü, içimden gelen gözyaşım da okşuyordu gözlerimi…ıslanmak dedim ne nimet  saklı her bir damlada….haaa küçükken duymuşluğum vardı, yağmur suyu saftı ve biriktirip saçlar yıkanırsa çabuk uzardı…. Evet kim bilir ne nimetler vardı , ne biriktirmişti o her bir damla, nerelerden buharlaşıp yoğunlaşıp kim bilir hangi yollardan gelip düşmüştü benim tepe çakrama…ya içerden akan? kim bilir ne birikimlerden süzülüp geliyordu?
Süzülüyordu saçlarımdan, yüzümden, gözlerimden….ıslandıkça yüreğim hafifliyordu, çünkü yağmur dışardan , gözyaşım içerden hem içim , hem dışım yıkanıyordu, ıslandım, ıslandım, ıslandım….ayaklarım vıcık vıcık, pantolunum her zerresi su içinde , saçlarım , üstüm başım…
Hem ıslanıyor, hem hafifliyor, hem de gülüyordum içimden….ben hiç kendimi yağmura bırakmamıştım ki , ben hiç kalbimi bu kadar rahat koymamıştım ki…
Korkmuştum hep ıslanınca çirkin görünmekten…
Korkmuştum hep ağlayınca güçsüz görünmekten…
Oysa şimdi, her noktama kadar ıslanmış bir o kadar da güzelleşmiştim.
Oysa şimdi ruhumu yıkamış, hafiflemiş, daha da güçlenmiştim….
Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm, benden başka kimseler yoktu sanki bu evrende…. Küçük bir kedi yavrusu gibi ıslak , ama koca bir aslan gibi yürekli, parlak ve cesur…
Eve  yaklaşmıştım, ohhhh dedim, ıslanmak da güzel , hem dışardan hem içerden komple yıkanmıştım..
Daire kapısına yaklaşmıştım önce halimi bir selfi çekeyim dedim, çektim, ıslak bir fare gibi görüleceğimi düşünerek güldüm kendime….sonra kapı girişinde soyundum bütün ıslaklığımı…
Artık hem içim hem dışım yıkanmış her şey kapının girişinde kalmıştı…
Hafif hafif gittim duşa….sıcacık bir duş…hemen ısıtmıştı …. Ellerim ısındı en önce, yüreğim zaten ısınmıştı kendimi böyle hafif  ve mutlu hissedince…
Sıcacık sımsıcaktı şimdi…  sonrası sıcak bir kahve üstüne bir kitap hem de ne kitap :) ”Bir kış gecesi eğer bir yolcu”…. Şimdi yazmak vardı hikayemi  içimde yok olup kaybolduğumca…

28.01.2015  Füsun Aykut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder