21 Mayıs 2014 Çarşamba

MUTLULUK




MUTLULUK
“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin ? 
İşin kolayına kaçmadan ama 
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil 
Ne de ak örtüde elmaların 
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini 
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin”

Demiş Nazım Hikmet…

Ha bir de Filozoflar vardı ; mesela  Ludwig  Marcuse diyordu ki; MUTLULUK MUTLULUKTUR!...  niye sorguluyorsun  kardeşim der gibi…

Herkesin derdi değil miydi  “mutluluk”

Kafamda mutluluğun tarifini yaptığım bir dönemdi, içimde tam onun cevabını arıyordum.

Bir uçurtma şenliği ilanı görmüştüm. Çok heyecanlandım, çünkü uçurtma bana özgürlüğü çağrıştırıyordu, aynı kuş gibi , çocuk gibi…Bu sefer uçurtmamda mutluluğun resmi olmalı dedim. Gökyüzünde süzülürken uçurtmam , ılık ılık esen rüzgar  vermeliydi bana özgürlüğümü…o  resimde bir kuş, bir güneş,  el  sallayan çocuklar olmalıydı…
Her renk olmalıydı bir de ; morun zorluğu , sarının hainliği, kırmızının gücü, siyahın asaleti, pembenin neşesi, mavinin  dinginliği ,yeşilin  huzuru ve beyazın içindeki her renk gibi  ben de bembeyaz giymeliydim tüm bu renkleri kapsayan…
Güneş öyle bir kavuruyordu ki ,önce  resimler yapılmalıydı  sonra  çatmak kalıyordu   çıtalarına… Çekilecek  bir ağaç gölgesi bulamıyordum kalabalıktan, mis gibi döner kokuları  geliyordu, birileri de ızagara mı yapmıştı ne? Piknik alanı düğün yeri gibiydi, seyyar satıcılar, suuu diye bağıran sucular, çekirdekçiler….evet piknik alanı çok eğlenceli görünüyordu.
Resimleri yapmıştım çıtaları da çattık, upuzun bir ip …öyle uzun ki yarışmadaki en uzun ip ve en uzun kuyruk  benim uçurtmamın olacaktı….
Bu sefer uçurtma uçururken koşmak gerekiyordu; en hızlı, en yüksek uçan en güzel süzülen birinci olacaktı  bütün gün yorulmuştum, acıkmış, susamış  ve çok heyecanlıydım…Kendi özgürlüğümü ilan edecektim sanki, içimdeki bütün duygular  bütün renklerle örtüşüp uçacaktı sonsuzluğa….
Koşarak uçurdum, sanırım birinci olacaktım , ama birinci olmak için uçurtmanın tekrar  yere süzülerek inmesi şartı vardı, oysa  ben… özgürlüğü çizmiştim , tüm duygularımı ,tüm renklere yükleyip kuşlarla uçurmuş, çocuklarla el sallatmıştım, tekrar alamazdım aşağıya , vermeliydim özgürlüğümü sonsuzluğa…evet önce dedim gönlümde birinci olmalıyım …duygularımı yükledim  sonsuzluğa ve ipi sonuna kadar salmıştım geri çekmeyeceğimi bilerek…bıraktım bütün  duygularımı bıraktım,  öyle hafifledim ki…açtım, yorgundum, susuzdum….hafif hafif yere yığıldım….huzurluydum, neşeli, kim bilir belki de MUTLU…

Füsun Aykut

20.05.2014 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder