22 Eylül 2014 Pazartesi

İlacın tadı kötü gelmiş olabilir…ama iyileşince unutacaksın… “CARPE DİEM “


Hastalıklarımızda farkında isek , artık dayanamaz duruma gelmiş isek, doktor bize ne ilaç verirse tadına, tuzuna acısına bakmadan içeriz, ya da cerrahi müdahale gerekiyor ise kendi rızamız ile bıçak altına yatar kendimizi teslim ederiz.
Gün içerisinde de bazı tatsız olaylar acılar ve cerrahi müdahaleler gibi canımızdan can koparan olaylarla karşılaşırız, hiç düşündük mü bu olaylar ve acılar ve ilaçlar ne için hangi yaralarımızı iyileştirmek için…
Hani steve Job da demiş ya ;
“O zaman farkına varmamıştım ama Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey olmuştu. Tadı çok kötü bir ilaçtı, ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı. Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın inancınızı kaybetmeyin.”
Sizin kafanıza kim bilir kaç tuğla geliyor , o tuğlalar için isyan mı ediyorsunuz? Yoksa sorgulayıp o tuğla bana ne demek istedi ? Bu her ne ise olmadı ise sebebi ne idi ve bu olmadıysa acaba daha iyi ne ile karşılaşacağım demek varken her olmayan şey için acı bir ilaçtı hep de bu hastalıklar benimi bulur diyip isyan etmeyi mi seçiyorsunuz?
Yaratıcımız da bizim en baş doktorumuz değil mi? Bizim acılarımızı , hastalıklarımızı görüp ona göre iyileştirici ilaç veya cerrahi müdehale ne ise bizi onunla karşılaştır mıyor mu?
O halde doktorumuza ve olaylara kendimizi teslim etmek ve iyileşmek varken neden direnmeyi ve isyanı seçiyoruz?
Hastalık iyileştiğinde derslerimizi almaz mıyız? Örneğin mide probleminiz var ameliyat oldunuz ve artık ona göre bir diyet programınız var  eğer ders almayıp bu diyet programına uymaz iseniz yaranız daha büyük boyutlarda daha derin hastalıklarla kendini göstermez mi? Ta ki siz almanız gereken dersi alıp , o yarayı iyileştirip farkındalıklarınızdan ders çıkarana, doğru reçeteye göre hareket edene kadar.
O halde direnmeyin diyorum, hani hep diyorlar ya  “CARPE DİEM”   yani  “ANI YAŞA”   niçin bunu gerçek anlamını anlamak varken banelleştirip ondan sonra da mmmmmm, ohmmmmm anı yaşa hep mutlu ol diyerek yoga ile kendine yolculuk meditasyonları ile dalga geçiliyor? Neden anlaşılmadan değeri bilinmeden çok şeyin içi boşaltılıyor?
Herkesin kendisi ve yaradanıyla konuşma yöntemi farklı değil mi? Neden bunlara saygı duymayıp da önyargıyla sadece eleştiriyoruz?
Kimisi, yoga ile , kimisi, meditasyon ile, kimisi, namaz ile, kimisi, yaptığı sanat ile kimisi ürettikleri ile, kimisi içinden taşan yazıları ile kimisi şiirleriyle, kimisi müziğiyle ifade etmez mi kendini?
O halde önemli olan yöntem değil , önemli olan o kendini tanıma ve ifade etme için yola çıkmış olman, isyan etmeden, koşulsuz sevgi ile önce kendini, sonra olanı ve olacağı kabul ile…şükür ile teşekkür ile, saygı ile barış ile farkındalıklar ile dokunuşlar ile…
CARPE DİEM ne mi demek?, ANI YAŞA ne mi demek?   işte bu senin başına gelen tuğlayı hisset , sorgula, sana ne mesaj veriyor onu anla demek, anı  yaşa keyfini çıkar demek, isyan etme, kaygılanma, geçmişe ve geleceğe takılma, sadece  derslerini cebine koy ve ilerle demek…en büyük doktora kendini teslim et demek….cerrahi ise cerrahi, acı ilaç ise acı ilaç kendini olana ve gerekene bırak demek, ama ilaç reçetesini de cebine koyarak…
Hadi sevgimle…CARPE  DİEM….




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder