Hastalıklarımızda farkında isek , artık dayanamaz duruma
gelmiş isek, doktor bize ne ilaç verirse tadına, tuzuna acısına bakmadan
içeriz, ya da cerrahi müdahale gerekiyor ise kendi rızamız ile bıçak altına
yatar kendimizi teslim ederiz.
Gün içerisinde de bazı tatsız olaylar acılar ve cerrahi müdahaleler
gibi canımızdan can koparan olaylarla karşılaşırız, hiç düşündük mü bu olaylar
ve acılar ve ilaçlar ne için hangi yaralarımızı iyileştirmek için…
Hani steve Job da demiş ya ;
“O
zaman farkına varmamıştım ama Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şey
olmuştu. Tadı çok kötü bir ilaçtı, ama sanırım hastanın da buna ihtiyacı vardı.
Bazen hayat kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın inancınızı kaybetmeyin.”
Sizin kafanıza kim bilir kaç tuğla geliyor , o tuğlalar için
isyan mı ediyorsunuz? Yoksa sorgulayıp o tuğla bana ne demek istedi ? Bu her ne
ise olmadı ise sebebi ne idi ve bu olmadıysa acaba daha iyi ne ile
karşılaşacağım demek varken her olmayan şey için acı bir ilaçtı hep de bu
hastalıklar benimi bulur diyip isyan etmeyi mi seçiyorsunuz?
Yaratıcımız da bizim en baş doktorumuz değil mi? Bizim
acılarımızı , hastalıklarımızı görüp ona göre iyileştirici ilaç veya cerrahi
müdehale ne ise bizi onunla karşılaştır mıyor mu?
O halde doktorumuza ve olaylara kendimizi teslim etmek ve
iyileşmek varken neden direnmeyi ve isyanı seçiyoruz?
Hastalık iyileştiğinde derslerimizi almaz mıyız? Örneğin
mide probleminiz var ameliyat oldunuz ve artık ona göre bir diyet programınız
var eğer ders almayıp bu diyet
programına uymaz iseniz yaranız daha büyük boyutlarda daha derin hastalıklarla
kendini göstermez mi? Ta ki siz almanız gereken dersi alıp , o yarayı iyileştirip
farkındalıklarınızdan ders çıkarana, doğru reçeteye göre hareket edene kadar.
O halde direnmeyin diyorum, hani hep diyorlar ya “CARPE
DİEM” yani “ANI YAŞA”
niçin bunu gerçek anlamını anlamak varken banelleştirip ondan sonra
da mmmmmm, ohmmmmm anı yaşa hep mutlu ol diyerek yoga ile kendine yolculuk
meditasyonları ile dalga geçiliyor? Neden anlaşılmadan değeri bilinmeden çok
şeyin içi boşaltılıyor?
Herkesin kendisi ve yaradanıyla konuşma yöntemi farklı değil
mi? Neden bunlara saygı duymayıp da önyargıyla sadece eleştiriyoruz?
Kimisi, yoga ile , kimisi, meditasyon ile, kimisi, namaz ile,
kimisi, yaptığı sanat ile kimisi ürettikleri ile, kimisi içinden taşan yazıları
ile kimisi şiirleriyle, kimisi müziğiyle ifade etmez mi kendini?
O halde önemli olan yöntem değil , önemli olan o kendini
tanıma ve ifade etme için yola çıkmış olman, isyan etmeden, koşulsuz sevgi ile
önce kendini, sonra olanı ve olacağı kabul ile…şükür ile teşekkür ile, saygı
ile barış ile farkındalıklar ile dokunuşlar ile…
CARPE DİEM ne mi
demek?, ANI YAŞA ne mi demek? işte bu
senin başına gelen tuğlayı hisset , sorgula, sana ne mesaj veriyor onu anla
demek, anı yaşa keyfini çıkar demek, isyan
etme, kaygılanma, geçmişe ve geleceğe takılma, sadece derslerini cebine koy ve ilerle demek…en
büyük doktora kendini teslim et demek….cerrahi ise cerrahi, acı ilaç ise acı
ilaç kendini olana ve gerekene bırak demek, ama ilaç reçetesini de cebine
koyarak…
Hadi sevgimle…CARPE
DİEM….